Fatura ve İade Faturası
Zaman zaman dağıtım şirketlerince bayilere bir kısım mal ve hizmet karşılığı adı altında faturalar kesilip gönderildiği, bayilerin bunları defterlerine kaydettikten sonra defter kayıtlarından çıkartma çabasına girdiği, iade faturası keserek iade ettiği bilgisi gelmekte, uygulamanın doğru olup olmadığı sorulmaktadır.
Faturanın ticari deftere kaydedilmesi onun kabul edildiği anlamındadır. Zira, Türk Ticaret Kanunu’nun 21/2 maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun’nun 84. ve 85. madde hükümleri( H.M.K.m. 222) uyarınca ispatlamış olur.
Türk Ticaret Kanunu’na göre, deftere kaydedilen bir faturadaki mal ve hizmetin artık alındığı kabul edildiğinden, iade faturası kesmek artık karşı tarafın kabulüne bağlıdır. Zira karşı taraf yani dağıtım şirketi iade faturasını defterine kaydetmezse bu mal ve hizmeti almamış kabul edilir. Bu durumda mal ve hizmetin siz de kaldığı sonucuna varılır.
Bu sebeple dağıtım şirketi tarafından bayiye kesine mal ve hizmet faturasının deftere kaydı bu fatura içeriğini kabul etmiş olduğundan borçlu sayılacaktır.
Aşağıdaki Yargıtay kararında, faturanın davalı tarafından benimsenerek ticari defterlere kaydedilmesi karşısında davacının bu alacağının davalı tarafından da kabul edildiği, davalının daha sonra bu faturaları ticari defter kayıtlarından muhasebe yöntemleriyle (örneğin iade faturası kesmek suretiyle) çıkarmış olması onu sorumluluktan kurtarmayacaktır denmektedir.
T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi
E:2018/2190
K:2019/4712
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının usul bozmasına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince duruşmalı temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av….gelmiş, davalı vekili gelmemiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı vekili, taraflar arasında bayilik sözleşmesi akdedildiğini, davalının akaryakıt satışından doğan prim alacağından ötürü düzenlenen toplamı 88.852,82 TL’lik iki adet faturayı ödemediğini, alacağın tahsili için … 4.İcra Müdürlüğü’nün 2011/10498 E sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, davanın kabulü ile davalı aleyhine %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında herhangi bir prim anlaşmasının mevcut olmadığını, davacı şirket yetkilisinin aynı zamanda dava dışı olan ve davalının ticari bayisi olan … Gıda ve Petrol Ltd.Şti ‘nin de yetkilisi olduğunu, bu iki firmanın birbirine karıştırılarak sehven söz konusu faturaların sisteme girişinin yapıldığını, hata farkedildiğinde faturaların davacıya iade edildiğini, takibe konu faturalardan dolayı borçları olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı ile davalı arasında yapılan bayilik sözleşmesinde davacıya prim bedeli ödenmesini öngören yazılı bir anlaşmanın yapılmadığı bu durum karşısında davacı, takip konusu faturalarda yazılı olan tarihlerde prim bedeli alacağına hak kazandığını ve dolayısıyla da takip konusu iki adet faturanın karşılığı olduğunu (yani bu faturaların haklı olarak düzenlendiğini) ispat edemediği, taraf defterlerinde yapılan inceleme ile de bu yönde tespit yapılamadığı, davacının davalıdan takip konusu iki adet faturada yazılı olan prim bedeli alacağının
bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 2016/9810 esas ve 2016/16100 karar sayılı ve 22/12/2016 tarihli ilamı ile “Davanın açılmasından sonra dava konusunun davacı tarafından … … isimli kişiye devredildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece 6100 sayılı HMK’ nun 125/2. maddesi uyarınca devralmış olan kişinin görülmekte olan davada davacı yerine geçeceği ve davanın kaldığı yerden devam edeceği gözetilmeden temlik eden davacı yönünden hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahmece usul bozmasına uyularak yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında prim anlaşması yapıldığına dair bir düzenlemenin bulunmadığı, sözleşmede bayinin toptan veya perakende alış yapması halinde uygulanacak koşullara ilişkin bir maddeye rastlanmadığı, takibe konu 2 adet faturanın davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacı takip konusu faturalarda yazılı olan tarihlerde prim bedeli alacağına hak kazandığını ve dolayısıyla da takip konusu iki adet faturanın karşılığı olduğunu (yani bu faturaların haklı olarak düzenlendiğini) ispat edemediği ve taraf defterlerinde de bu yönde tespit yapılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temlik eden davacının, davalı şirketin bayisi olduğu ve davacı tarafından düzenlenen ciro prim faturalarının davalı tarafından kabul edilip, defterine kaydedilip ödendiği ancak dava konusu iki adet faturanın davalı defterlerine kaydedildikten sonra muhasebe yöntemleriyle defter kaydından çıkartıldığı ve bedelinin ödenmediği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinde davalının davacıya ciro primi ödeyeceğine dair yazılı bir düzenleme olmamakla birlikte sözlü anlaşmaya dayalı fiili bir uygulama olduğu görüldüğü gibi, dava konusu iki adet faturanın davalı tarafından benimsenerek ticari defterlere kaydedilmesi karşısında davacının bu alacağının davalı tarafından da kabul edildiği anlaşılmakla, davalının daha sonra bu faturaları ticari defter kayıtlarından muhasebe yöntemleriyle çıkarmış olması onu sorumluluktan kurtarmayacaktır.
Mahkemece taraflar arasındaki çekişmenin bu şekilde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 2.037,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Henüz yorum yok, ilk yorumu yazabilirsiniz! :)