İsteyene bireysel muafiyet şarttır…

Rekabet Kurulu uzun süreli bayilik, kira, intifa sözleşmelerini 5 yıllık sınıra indirirken dağıtıcıların değil bayilerin sesine kulak vermiştir. Zira 25-30 yıla varan sözleşmelerle hiç bir yere kıpırdayamayan bayiler sektörde zarar görmeye başlamıştı. Bu durumda Rekabet Kurulu’nun en doğru kararı verdiğini düşünmekteyiz.

Gelişen olaylar neticesinde, dağıtıcıların açtığı sebepsiz zenginleşmeye dayalı geri alma davalarında, bir kısım bayiler de aksi görüşü savunmaktaydı. 15 yıl karşılığı intifa bedeli alan bayi, ben şimdi neden 10 yıllık parayı geri vereyim ben devam etmek istiyorum dese de, dağıtım şirketi olmaz diyor. Çünkü Rekabet Kurumu’ndan çekiniyor. Peki ne olacak. Olacağı, yeniden 5 yıllık sözleşme ve intifa yapılacak, kalan 5 yılın parasını da teminat altına alacaksın.

Böyle saçma bir uygulama olur mu ?

Peki ne olacak.

Rekabet Kurumu tarafların bir arada başvurmasıyla, yanlarında da avukatları olacak şekilde bundan sonraki hakların, alacakların, uygulamaların, yasal mevzuatın ne olduğu bayiye açıklanacak, bayi kabul ettiğinde 10 yıl, 15 yıl bireysel muafiyet tanınacak.

Peki küçük dağıtım şirketlerinin piyasaya girmesi nasıl sağlanacak. Ben bayi olarak özgür irademle avukatımın yukarıda belirtilen tüm açıklamayı bana yapması karşısında, yeni bir dağıtım şirketiyle anlaşmak istemiyor ve eski dağıtıcımla devam etmek istiyorsam buna kim karışabilir. Tüm sözleşmeleri sonlandırıp 5 yıllık yeni sözleşme yapmakla bireysel muafiyet tanınması arasında ne fark var. Rekabet Kurulu, özgür iradeleri dışında 5 yıldan fazla bayiliğe zorlananlar açısından bir karar vermek zorunda kalmış ve fakat sistem herkes için uygulanır olmuştur. Karar her bayinin kendi dağıtıcısını seçme özgürlüğünü belirli bir yılla sınırlarken, özgürlük alanını bir kısım bayiler açısından da daraltmıştır. Küçük dağıtım şirketleri işte bu 5 yıllık sınıra giren ve eski dağıtıcısından memnun olmayan bayilerle piyasaya girceklerdir. Aksi görüş, bayiye dayatma anlamına gelir.

Rekabet Kurulu çok doğru bir karar verirken bundan zarar görecek bayilerin sesine de kulak vermesi lazım.

Twitter Digg Delicious Stumbleupon Technorati Facebook

1 Cevap | “İsteyene bireysel muafiyet şarttır…”

  1. Sayın bayiler, yukarıdaki yazı, olması gereken noktasındaki bizim görüşümüzdür. Ancak bu konuda görüşüne başvurduğumuz Rekabet Hukuku uzmanları bunun uygulanmasının mümkün olmadığını belirttiler. Zira 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki koşullar birlikte oluşmadan bireysel muafiyet tanınması olanaksızdır.

    İlgililerin belirttikleri görüşleri şöyledir:

    “Rekabet Kurulu bayileri değil piyasalardaki rekabeti korumak için hareket etmektedir. Rekabet Kurulunun ilgili kararlarının bayiler lehine sonuç doğuruyor-doğuracak olması hususu tek başına Rekabet Kurulu kararlarına hiçbir şekilde gerekçe teşkil edemez. Yani sürecin bayilerin lehine cereyan etmiş olması bir hedeften ziyade bir sonuçtur. Kaldı ki uzun süreli sözleşmeler nedeniyle yüksek menfaatler elde etmiş olup da bu süreçten önemli ölçüde olumsuz etkilenmiş bayiler olduğu da bilinmektedir.

    Bildiğiniz gibi Rekabet Hukukunun bizatihi varlık sebebi, teşebbüslerin sözleşme serbestîsine müdahaledir. Bu sözleşmeler (esasen anlaşmalar kavramıdır) ister yatay, ister dikey anlaşmalar şeklinde bağlansın, rekabeti kısıtlayıcı bir hüküm ya da sonuç içerdiği ölçüde rekabet hukuku kapsamında müdahaleye konu olacaktır. Özellikle sonuç rekabetin gereğinden fazla kısıtlanmasına yol açmakta ise, bu durumda tarafların iradeleri fazla bir önem arz etmez. Yani tarafların rekabeti kısıtlayıcı anlaşmayı karşılıklı rızaya dayanarak kaleme almaları cezanın takdirinde (ve çok büyük ihtimalle cezayı artıracak nitelikte) bir sonuç doğuracaktır. Buradan yola çıkacak olursak: Rekabet Kurulu, mehaz mevzuat ve uygulamalarla da genel kabul görmüş şekliyle, münhasır alım yükümlülüğü içeren dikey anlaşmaların 5 yıldan uzun süreli olmalarını yasaklayan bir Tebliğ çıkarmıştır. Dolayısıyla bunun anlamı, 5 yıldan uzun süreli rekabet etmeme yükümlülüklerinin, dikey anlaşmaların yol açtığı olumlu sonuçları (etkinlik artışları vb.) bertaraf edecek derecede rekabeti kısıtlayıcı etki gösterdiğinin genel bir kabul olduğudur. Bu nedenle, 5 yıldan uzun süreli rekabet etmeme yükümlülüğü içeren bir anlaşmanın (ki akaryakıt bayilik anlaşmaları bu şekildedir) tarafların rızasıyla dahi olsa 5 yıldan uzun süreli olarak düzenlenmemeleri asıldır. Bunun tek istisnası bahsettiğiniz bireysel muafiyet müessesidir –ki bu muafiyet nasıl verilebileceğine ilişkin koşullar, Kanun’un 5. maddesinde açıkça sayılmıştır.

    Sonuca gelecek olursak: Rekabet Kurulu 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki şartların tamamını birden karşılamayan hiçbir anlaşmaya, sırf taraflar anlaşmanın 5 yıldan uzun süreli olmasına rıza gösteriyor diye bireysel muafiyet tanıyamaz. Nitekim ardı ardına reddedilen bireysel muafiyet taleplerine ilişkin Kurul kararlarında (örneğin Total dosyası ve devamı) bu durum gerekçeleri ile birlikte son derece detaylı olarak açıklanmıştır.”

    Not: Bu açıklamalarda dikkatimizi çeken konu, Rekabet Kurulu’nun verdiği kararlarda, iki tarafın açık rızasına rağmen 5 yıldan fazla sözleşmeye devam edilmesi halinde soruşturma yapılacağı belirtilmesine rağmen, uzman görüşleri bunun da mümkün olmadığı şeklindedir. Yani taraflar rıza gösterseler de 5 yıldan uzun olmaması asıldır.

    Bize göre bu görüş, Kanunun maksadını aşan bir görüştür.

Türkiye'nin Enerji Hukuku Sitesi