SÖZLEŞMENİN FESHİ VE HAKLILIK DURUMU (Av.Murat Başman)
Akaryakıt ve LPG bayilik sözleşmeleri sürekli borç doğuran sözleşmeler olduklarından ancak ileriye doğru etkili olarak sona erebilir.
Sona erme sebebi ancak haklı bir sebep olmalıdır. Haklı sebebin ne olduğu tanımlanmış olmamakla, sebebin haklı olup olmadığı her sözleşmenin ve olayın özelliğine göre değerlendirilecektir. Bu da tamamen Türk Medeni Kanunu’nun 4. Maddesinin verdiği yetkiyle davaya bakan hakimin taktirindedir.
Haklılık durumunun belirlenmesinde en önemli unsur ise güven ilişkisinin sarsılmasıyla birlikte sözleşmenin devamının taraflardan biri için çekilmez hal alması durumudur. Bu çekilmez halin ortaya çıkmasında tarafların davranışlarının bir önemi bulunmamaktadır. Tarafların davranışlarının dışında da ortaya haklı bir sebep çıkabilir.
Öğretide tarafların edimlerini yerine getirmemesi (temerrüt) hali haklı sebep olup olmaması bakımından tartışılmıştır. Genel kanı, bir defaya mahsus temerrüt halinin ilişkiyi çekilmez hale getirmeyeceği, güven ilişkisini ortadan kaldırmayacak geçici aksamaların temerrüt oluşturmayacağı noktasındadır.
Temerrüt halinin dışında sözleşmenin feshedilmesini gerektiren bir çok haklılık hali mevcut olup bunların neler olduğu öğreti ve Yargıtay kararlarından belirlenebilecektir. Örneğin zor duruma düşen dağıtım şirketinin akaryakıt sağlama yükümlülüğünü bir defadan fazla yerine getirememesi bayi bakımından haklı bir fesih sebebidir. Bayinin de asgari alım taahhüdünü yerine getirmemesi karşılıklı güven ilişkisini zedeliyorsa bu da bir haklı fesih sebebidir. Ancak aşağıda açıklandığı gibi asgari alım taahhüdüne uyulmadığı halde fiilen taraflar buna uymuyorsa, daha ileri bir dönemde bunun bahane edilerek sözleşmenin feshedilmesi haksız fesihtir.
YARGITAY KARARLARI:
T.C.
YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
E:2014/14036
K:2014/16322
T: 17.11.2014
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 14/05/2007 tarihli Akaryakıt İstasyonu Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 4. maddesi gereğince bayinin Turkuaz tarafından üretilen ve dağıtılan beyaz ürün cinsi akaryakıt için her yıl en az 750 m3/yıl ile 10 Ton/yıl madeni yağ ve müstahzarlarını satmayı kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin sözleşmenin imza tarihinden bu yana tonaj taahhüdünü yerine getirmediği gibi mal bedellerini de ödemediğini belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL ceza-i şart alacağının işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya duruşma gününü bildirir açıklamalı dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, ancak davalı duruşmalara katılmadığı gibi herhangi bir yanıt da vermemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; davacı vekili her ne kadar davalının tonaj taahhüdünü yerine getirmediğinden bahisle ceza-i şart talebinde bulunmuş ise de; bilirkişi incelemesine sunulan belgelerin bilgisayar çıktıları olup, ticari defterler ve dayanak belgeleri sunulmadığı için davacının iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında bayilik sözleşmesi bulunduğu ve bayilik sözleşmesinin 4′üncü maddesinde davalı bayiinin asgari alım taahhüdünde bulunduğu tartışmasızdır. Öte yandan davalı yanca bayilik sözleşmesinin 08/09/2010 keşide tarihli ihtarname ile feshedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda öncelikle davalının bayilik sözleşmesini fesihte haklı olup olmadığı tespit edilip daha sonra 6100 sayılı HMK.’nın 199. maddesi ve 6102 sayılı TTK.’nın 199. maddesi kapsamında delil olarak kabul edilen davacının onaylanmış bilgisayar kayıtları üzerinde inceleme yapılması gereklidir. Diğer yandan davalının sözleşmenin kurulduğu 2007 tarihinden sonraki dönemde asgari alım taahhüdünü yıllar içinde yerine getirmediği belirlenir ise akdin feshi tarihinden önceki dönemde davacının ihtirazi kayıt koymadan mal vermeye devam ettiği ve böylece asgari alım taahhüdünün yerine getirilmediği yıl için taleplerinden vazgeçmiş sayılacağı gözetilip açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirilerek konusunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
E:2014/3497
K:2014/16507
T: 19.11.2014
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. U.. Ş.. ile davalı vekili Av. F.. K..’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili davalı ile müvekkili arasında 01.04.2008 tarihli 5 yıl süreli LPG bayiliği sözleşmesi imzalandığını, davalının akdi 12.10.2010 tarihli ihtarname ile haksız yere fesih ettiğini, haksız fesih nedeniyle sözleşmenin 42/d-3 maddesine göre kar mahrumiyeti, 39.maddesine göre cezai şart talep haklarının doğduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik, toplam 30.000 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın yetkisiz yerde açıldığını, davacı şirketin dava dışı A.. AŞ.ile birlikte, dava dışı A.. Holding bünyesinde olduğunu, A.. AŞ.ile müvekkili arasında akaryakıt bayiliği sözleşmesi olduğunu ve 10 yıl süre ile intifa hakkı verildiğini, davacı ile de LPG satışı için zorunlu olarak LPG sözleşmesi imzalandığını, dava dışı A.. AŞ. ile olan sözleşmenin ve intifa hakkı süresinin 18.09.2010 tarihi itibariyle sona erdiğini, davalılar anlaşma sona erdiğinden aynı bütünün içinde yer alan davacının sözleşmesinin de sona erdiğini ve akdin fiilen uygulanamaz hale geldiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin 01.04.2008 tarihli olduğu ve sözleşmede rekabeti kısıtlayan intifa, ipotek, kira gibi şerhlerin bulunmadığı, Rekabet Kurulu’nun kararlarının 01.04.2008 tarihli sözleşme yönünden uygulanma olanağının bulunmadığı, sözleşmenin dava dışı A.. AŞ.’nin baskısı ile imzalandığının kanıtlanamadığı, davalının akdi feshinin haksız olduğu, bilirkişi raporuna göre, davacının kar kaybı ve cezai şart talep hakları bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı, davacı ile ekonomik bütünlük içinde bulunan ve grup şirketlerden olan A.. (A.. Petrol A.Ş.) ile arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin Rekabet Kurulu’nun konuya ilişkin kararları doğrultusunda 5 yıl dolduktan sonra feshedilmiş olduğunu ve aynı nedenle tesis edilen intifa hakkının da terkin edildiğini, böylece grup şirketlerden olan davacı ile akdedilmiş olan otogaz bayilik sözleşmesinin de feshedilmiş akaryakıt bayilik sözleşmesi ve terkin edilen intifa sözleşmesine paralel olarak feshedilmiş sayılacağını, dava dışı A.. A.Ş. ile davalı arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshinden ve intifa hakkının terkininden sonra anılan şirketin grubu içinde yer alan davacı şirketle otogaz bayilik sözleşmesinin devamının mümkün olmadığını, bu nedenle feshin haklı olduğunu savunmuştur.
Taraflar arasında imzalanan otogaz bayilik sözleşmesinin devir yasağı başlıklı 30. maddesinin 2. bendinde; “dağıtıcı ise, gerek sözleşmeden gerek sözleşmeye ilave olarak imza edilen ve hukuki sonuç yaratan belgelerdeki (protokol, taahhütname, zeyilname gibi) ve gerekse de TC Mevzuatından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini grubunda bulunduğu A..Holding A.Ş.ne” denmekte olup bu durumda davacı şirketin Alpet grubunda bulunduğu tartışmasızdır. Davalı vekilinin birer örneğini dosyaya sunduğu dava dışı Alpet ile davalı arasında imzalanan 25.05.2004 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesinin 2. maddesinde; davalı bayinin her türlü petrol ürününü münhasıran Şirketten almayı kabul ve taahhüt ettiği, 8. maddesinde; bayinin sözleşmenin devamı süresince şirket haricinde herhangi bir şirketten petrol ürünü satın almamak ve her ne sebeple olursa olsun başka şirketlerden alınmış petrol ürününü istasyonda bulundurmamak şirketin yazılı onayını almadığı sürece istasyon sahası içerisinde Otogaz LPG istasyonu inşa etmemek ile yükümlü olduğu belirtilmiştir. Yine taraflar arasında 20.09.2010 tarihinde imzalanan 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesinin 5. maddesinde “bayi her türlü petrol ürününü münhasıran A..’ten (ve/veya A..’in vereceği karara bağlı olarak madeni yağ ürünleriyle otogaz LPG konusunda A..’in anlaşmalı olduğu kişi/kuruluşlardan) almayı kabul ve taahhüt eder.” denildiği görülmüştür. Bu durumda dava konusu otogaz sözleşmesi ile akaryakıt bayilik sözleşmesinin bağlantılı olduğu açıktır. Zira, davalı firma dava dışı Alpet’in iznini almadan istasyon sahası için başka bir Otogaz firmasının ürününü satamayacaktır. Nitekim bu konuda davalı vekilince dosyaya ibraz edilen Rekabet Kurulu’nun 09.02.2011 tarihli ve 11-08/160-52 K. sy. Kararında; “… sektörde bayiler ile akaryakıt dağıtıcıları arasında imzalanan bayilik sözleşmelerinin çoğunda otogazın kimden tedarik edileceği hususunun dağıtıcı firmanın iznine tabi kılındığı görülmekte ve bu konu bayilik anlaşmaları içerisinde düzenlenmektedir. Bu çerçevede söz konusu akaryakıt bayilik sözleşmesi ile otogaz bayilik sözleşmesinin birbiriyle bağlantılı (ilişkili) hale geldiği, dolayısıyla aynı dikey anlaşma bütünü içinde bulunduğu değerlendirilmektedir. Dolayısıyla intifa ya da tapuya şerh edilmiş kira akdi ile bayilik sözleşmelerinden oluşan dikey anlaşmanın grup muafiyetinden yararlanacağı sürenin bayi ile otogaz dağıtım firması arasında imzalanan bayilik sözleşmesi için de geçerli olduğu değerlendirilmektedir” denilmiştir.
Diğer taraftan, davacı şirket tarafından açılmış olan emsal nitelikteki dava dosyalarında alınmış olan bilirkişi raporlarında davacı şirket ile dava dışı A.. A.Ş.’nin ayrı tüzel kişiliklere sahip olmakla birlikte ekonomik açıdan bağımsız olmayıp aynı ekonomik kontrol yapısı içinde oldukları, bu hususun Rekabet Kurulu’nun 11/03/2010 tarih ve 10-22/300-111 sayılı kararında da açıkça saptandığı, bu durumda davalı şirketin dava dışı A.. A.Ş. ile arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin feshi ve bu nedenle tesis edilen intifa hakkının da terkini karşısında davalının dava dışı A.. A.Ş. ile ekonomik bütünlük içinde bulunan davacı ile yapmış olduğu otogaz bayilik sözleşmesinin de kendiliğinden geçersiz olduğunun kabulünün gerektiği ve davalının davacı ile sözleşme ilişkisini sürdürmeye zorlanamayacağı, böylece feshin haksız olmadığı yönünde görüşler bildirilmiştir.
Bu durumda mahkemece açıklanan bu tespitler gözetilerek deliller hep birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir 1100 TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin harçların istek halinde iadesine, 19.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
E:2014/11973
K:2014/18590
T: 23.12.2014
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında imzalanan 26/05/2000 tarihli otogaz bayilik sözleşmesi ile davalının işlettiği istasyonda Aygaz marka otogazın 26/05/2007 tarihine kadar satımı konusunda anlaştıklarını, davalının 13/07/2005 tarihli tek taraflı beyanıyla da sözleşmenin 26/05/2009′ a kadar uzatıldığını, ancak daha sonra davalının haksız bir şekilde 27.06.2007 tarihli ihtarıyla sözleşmeyi feshettiğini, sözleşme gereğince mülkiyeti müvekkiline ait ekipmanlar davalıya emaneten bırakıldığından, müvekkilinin cevabi ihtarıyla ekipmanların sökülerek iadesini istediğini, ancak davalının iade etmediğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile, ekipmanların müvekkiline aynen iadesine, mümkün olmaz ise bedeli olan 29.400-USD karşılığı 36.523,62-TL’ nin reeskont avans faiziyle davalıdan tahsiline, ekipmanın geç teslimi nedeniyle haksız kullanım bedeli olarak temerrüt tarihinden itibaren günlük 1.000 Alman Markı karşılığı 67.458,05-TL’nin reeskont faiziyle davalıdan tahsiline, davalının sözleşmeye aykırı davranışlarından ve haksız feshinden dolayı şimdilik 1.000-USD karşılığı 1.242,30-TL’ nin ve ayrıca sözleşme uyarınca şimdilik 1.000-TL kar mahrumiyetinin reeskont avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili süresinde cevap vermemekle birlikte aşamalardaki beyanlarında, müvekkilinin davacıya gönderdiği ihtarnameyle davacıya ait kurumsal kimlik malzemelerinin kaldırılmasını ve LPG ekipmanlarının amortismanları düşüldükten sonra tespit olunacak miktarı ödeyeceklerinden bu malzemelerin kendilerine intikalinin sağlanmasını talep ettiklerini, ancak davacı yanca bu taleplerinin yerine getirilmediğini, müvekkilinin davacının yanıltıcı bilgi vermesi sonucunda sözleşmeyi yenilediğini, zira istasyonun olduğu taşınmazdaki intifa sahibi olan davadışı Petrol Ofisi A.Ş tarafından davacıya gönderilen yazı ve ihtarlarda sözleşme süreleri sonuna kadar bayiliğin devamına izin verip, süre sonunda uzatılmasını ise kabul etmediklerinin açıkça davacıya bildirilmiş olduğunu, ancak davacının bunu müvekkilinden gizlediğini, bu nedenle müvekkilinin feshin haklı olup, sözleşmenin devamının zaten mümkün olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarname cevabında dava konusu ekipmanları sökmemesi hususu belirtildiğinden, davalının bu nedenle haksız kullanımından bahsedilemeyeceğinden haksız kullanım bedeli talebinin reddi gerektiği, tüm dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli ve karar vermeye yeterli olduğu gerekçeleriyle, bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, 6.534,16-TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davaya konu ekipman değerinden arta kalan 650-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 1.000-TL kar mahrumiyetinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava konusu olan taşınmaz üzerinde POAŞ’ ın intifa hakkı bulunmakta iken, POAŞ, otogaz bayilik sözleşmesinin sona ereceği tarihe kadar davacı Aygaz A.Ş.’ ye ve davalıya taşınmazı kullanım izni vermiştir. Davalı tarafından uzatılmış sözleşmenin devamı sırasında POAŞ, bu izni kaldırarak men’ i müdahale ve kal davası açmış, ihtiyati tedbir kararıyla da davalının bu yerdeki kullanımını engellemiştir. Bu durumda davalı yönünden sözleşmenin ifası imkanı kalmamıştır. Fiili imkansızlık nedeniyle davalının sözleşmeyi fesihte haklı olduğunun kabulü gerekir. Sözleşmenin haklı nedenle feshi halinde, sözleşmenin 13. ve 14. maddeleri uyarınca davacının ariyet konusu malların iadesini ve bunların iade edilmemesi nedeniyle haksız kullanım bedelini talep etme hakkı vardır. Mahkemece bu yön üzerinde durularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde sözleşmenin feshinin haksız olduğu kabul edilerek karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Henüz yorum yok, ilk yorumu yazabilirsiniz! :)